Bir işgal fabrikası; “Grissini” sözcüğünden anlayacağınız gibi bir galeta fırını. Fabrika sözcüğü de aslında abartılı. Çünkü yalnız 18 kişi çalışıyor. Kapıdan girdiğimizde ofis gibi bir yerde, muhtemelen daha önce müdürün odası olan bir yerde, masanın üstünde büyük bir leğene doldurulmuş börek içi malzemesi ve başında çalışan üç kadın bizi karşılıyor. Bir yandan onlar empanada (börek) yaparken bir yandan konuşuyoruz.
“Zaten iş nerde?” diyor hemen yanındaki, bizim annelere benzeyen bir teyze. Paketin içinden çıkardığı hamurları tepsinin içinde genişletiyor.
“Her gün bir banka alacaklarını tahsil için gelip duruyordu. Zaten güç bela kazanılmış ne kadar para varsa alıp gidiyorlardı. Hatta ürettiğimiz grisinilere bile haciz koyup alıyorlardı. Sonunda patron da çekip gitmek zorunda kaldı.”
Bu esnada börek içini yapmayı bitirip arkadaşlarının içini doldurduğu böreklerin
kenarlarını süslüyor. Biz de her yerde yediğimiz empanadanın kenarlarının nasıl yapıldığını
öğreniyoruz. Bas parmağının ucuyla şekil verdiği hamurları bir başka tepsiye dizerken devam ediyor.
“Sonra ne yapacağımızı düşündük. Hepimizin içerden alacağı vardı. Makineler zaten ipotekli
idi. Satılsalar, ilk önce biz paramızı alsak bile para yetmeyecekti. Ayrıca biz çalışmak istiyorduk. Alacağımız para bize ne kadar yetecekti ki.”
Sabırsızca bekleyenler hemen söze giriyor. Sonra birbirlerinden sözü adeta kaparak
anlatmaya devam ediyorlar.
“Onlar sadece makineleri değil bizim yaşama hakkımızı elimizden alacaklardı. Fabrikayı işgal etmeye karar verdik. Bize gelene kadar bayağı benzer durumda fabrika vardı. Ama kolay olmayacağını biliyorduk. Ve işgal edip burada yaşamaya başladık.”
“8 ay sürekli burada kaldık. Kapının önüne barikatlar kurduk. Her an müdahale etmelerini
bekliyorduk.”
“Etmediler mi?”
“Bize etmediler ama diğerlerine etmişlerdi. Karar almıştık mutlaka direnecektik. Dışarı
atarlarsa tekrar işgal edecektik.”
“Biz işletecektik. Zaten her şeyi biz yapıyorduk, biz üretiyorduk. Şimdi yönetimi de alacaktık.”
“Kaç aylık maaşımızı alamamıştık.”
“Ya komşular çevredekiler?”
“Onlarla yıllardır zaten birbirimizi tanırız. Neler yaşadığımızı biliyorlardı. Hep destek
oldular.”
Duvarları fayanslarla kaplı bir salon. Bir hamur karma makinesi önünde uzun bir bant, en az 15 metre kadar. “44 yıllık” diyor bize fabrikayı dolaştıran ve buranın iki erkek çalışanından biri olan senyor. Makineler ise pırıl pırıl. Makine ustası olduğunu ekliyor ve onlara çocuğunu sever gibi dokunuyor. Nasıl bu kadar yeni olduklarını ve neden terk edilmedikleri anlaşılıyor. Şu anda ancak ayda 3 gün çalışabiliyorlarmış. Krizden ve kimsenin artık grisini yemediğinden bahsediyor. “Peki yetiyor mu?” diye soruyoruz. Bize, “Yetiyor. Eskisinden daha iyi kazanıyoruz” diyor.
Üst kata çıkıyoruz. “Fabrika kültürünü” yaşamaya. Gene büyük bir salon ve heykellerle dolu. Tam bir galeri havasında. 44 yıllık grisini makinelerinin yanından 10 basamak üste çıktığınızda sanat dünyasına giriyorsunuz. Bütün işgal fabrikalarının ortak özelliği bu!
“Çok gelen oluyor mu?” diye soruyoruz. “Özellikle komşulardan tabii” diyor, köşede daire biçiminde dizilmiş sandalyeleri göstererek: “Komşular burada toplanıyor.”
Aşağıya gelenler çoğalıyor. Film başlamak üzere. Biz de aşağıya iniyoruz. Salon kararmış bile ama herkes gelmeye devam ediyor. Üstüne tahtalar yerleştirilmiş grisini tenekeleriyle oturma sıraları şimdiden dolmuş. Çıkışın yanına dizilmiş satılmaya hazır grisiniler tavana kadar yükseliyor. Bu kutuların arkasında bir kamyonet ve bir minibüs çalışabilir durumda ama hacizli olduklarından, ruhsatları olmadığından, daha doğrusu hiçbir kişiliğe haiz
olmadıklarından yatıyorlar.
Ancak başka bir buluşmaya gideceğimizden bekleyemiyoruz. Çünkü daha çıkarken işçilerin yaptığı empenadaları alıp, yanında cervezalarla yerken en az bir yarım saat kadar hoşçakalın sohbeti yapmalıyız. İçerde filmin sohbeti devam ediyor. Empanadalar harika...
İşgalci fabrika, Arjantin, Buenos Aires, Fabrica Grissini... Dünyanın Sokakları, Metin Yeğin. Chau.
Bu sayfadaki tüm fotoğrafları üzerini tıklatarak büyük görüntüleyebilirsiniz
![]() | ![]() | ![]() |
"Dünyanın sokakları"nı pazartesi, çarşamba, cuma günleri Açık Radyo'da 19:15 dolaylarında dinleyebilirsiniz. Sorularınız için [email protected]